KAPADOKYA
Dünya üzerinde volkanik patlamalarin belki en eskisi diyebiliriz.Bundan tam altmış milyon yıl önce üçüncü jeolojik dönemde Erciyes (3916mt), Hasan dağı (3253) ve güllü dağının (3428) patlamasıyla oluşan volkanik arazi... Yaklaşık 568km2 Anadolu nun sarsılmaz bel kemiğini meydana getirmiştir.
Bu coğrafya nin oluşumu yüzyıllar boyu bir kaos içinde küllerin üst üste yigilmasi ve küçük koni lerden çıkan lav akıntılarının bu küllerin üzerini örterek; yağmur larla dolu bir süreç olan pluviyal dönemin ardından, rüzgar ve sel suları nin, toprakları alarak Kızılırmak a sürüklenmesi neticesinde Kapadokya nin silüeti meydana gelmiştir. Bugün Kızılırmak Kapadokya nin ortasından kıvrılarak omurga yapısını oluşturmasinin yanısira dibindeki kırmızı volkanik balçık kil toprağı ile Avanos a hayat veren çömlekçilik sanatının mirasçısı konumundadır.
Engebeli volkanik bir arazi yapısına sahip olan bölge ; İnsanlık tarihinin başlamasıyla günümüze kadar işlenerek; dünya daki yaşanabilir en geniş volkanik coğrafya konumunda hem tarihsel hem de yapısal bir medeniyet yaratmistir. M.O. ilk yerleşimin Hitit ler tarafından gerçekleştirilen bölge yi; adeta yumuşak tüf tabakalarının oyularak sekillendirilmesi yanı sıra büyük nüfusları barındıran sayıları dörtyüz u bulan yeraltı şehirleri nin yasanilabilen bir yer haline getirilmesiyle; tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya İpek yolunun da önemli kavşakları dan biri haline gelmiştir.
Hitit ten , Roma imparatorluğu na kadar ; Ateş kültünün Anadolu daki izlerini buraya bağlayan Pers ler, ardından İ.O 96/63 yılları ni kovalayan süreçte kimsenin tutunamadigi, Eratna beyleri, Moğollar, Araplar ve Karamanlılar özellikle caseria nin pek hayrını göremediler.İ.S 17 de Romalılar Kapadokya krallığı na son verirler, böylelikle gözler caseria (Kayseri) ye çevrilir. Kayseri bununla birlikte parlayan bir şehir konumundadır. Hristiyan çağının büyük din adamları ve mezhepleri bu şehirde ortaya çıkarlar. Öte yandan Aziz Basileos kayserilidir. İsa dan sonraki üç yüz yıl Hristiyanlığın, Mitra dininin ve Ariusculugun çekişmesi içinde gecsede, iki ye bölünme sonucu Doğu Roma adım adım Hristiyanlığa doğru yönelmiştir. Şüphesiz ki bunda Anadolu Hristiyan keşiş lerin büyük payı vardır. Bu yüzden sık sık Anadolu lu adlar la karşılaşmamız bir rastlantı değildir...
Aziz Basileios, Nyssa li Aziz Gregorios, Aziz Hieron gibi...
Anadolu da en çok Kilise, Sapel ve Manastır in bulunduğu; gizli tünel ve geçitleri ile adeta bir labirent görünümünde, sayıları otuz u bulan yeraltı şehirleryle Kapadokya; saklanmak ve inzivaya çekilmek için uygun coğrafik yapısı ile yüzyıllardır gizli saklı ibadetlerini yapabilen Hristiyan lar için önemli bir yurt olmuştur.
İlk çağlardan günümüze kadar korunabilmis bu ibadethane lerin en önemlileri Göreme ve Zelve açık hava müzelerinde ziyaret edilebilmektedir.
Bunların yanısıra volkanik toprağın da yetiştirilen lezzetli üzüm leri ile adından sıkça bahsedilen Vadiler ; patates ve kabak çekirdeği yetiştiriciliğinde öncü olan kırsal Tarlalar ; kayısı ve elma bahçeleri ile meşhur tarım alanlarına sahip Kırgıbayirlar in yanısıra; Günümüz turizm ekonomisine daha önce de bahsetmiş olduğumuz Avanos çömlekçiligi el sanatları alanında da büyük katkısı bulunan Kapadokya ;.
Doğal oluşumları; İçinden ırmaklar akan vadileri ; Kasaba ve İlçe yerleşkesi konumundaki peri bacaları ile bünyesindeki arazi yapısına uygun horse safari,jeep safari, trekking gibi... Aktiviteleri ile dünya balon turizmi nde de yılın oniki ayı misafirlerini ağırlayan gözde kasabaları ve ilçeleri; Ürgüp, Göreme, Avanos, Uçhisar, Ortahisar... Eşsiz güzellikteki doğal vadileri; lhlara, Pasabagi, Güvercinlik...ve doğal oluşumları ile eşi benzeri bulunmayan Derbent deresi ile de adından sıkça bahsettirmektedir.
Yüzölçümü itibari ile büyük bir bölümü bugün yeni ismiyle anılan ama Selçuklu ve Osmanlı döneminde adı Muşkara olan ikimizin hazin öyküsü nu de paylaşalım sizlerle...
Muşkara li İbrahim "taşı toprağı altındır." Diye bir çokları gibi heybesini omuzuna vururarak Istanbul a gider. Bir yolunu bularak hemşehrisi nin yardımı ile Topkapı sarayı nin helvacı ocağına çırak olarak yerleştirilir. Sonrası çorap söküğü gibi gelir...
İbrahim, zekası ve saray ileri gelenlerinin, bu arada şehzade Ahmed in sevgisini kazanır. Onun en güvenilir adamları arasına girerek sır kâtibi oluverir. Derken, Şehzade Ahmed , Sultan lll.Ahmed adıyla Osmanlı tahtına oturuverir... Talih bir kere gülmüştür Muşkara li İbrahim in yüzüne; yükseldikçe yükselir.
Padişah onu, Dar'ussade ağası katipliği ne atamasını yapar. Bazı önemli devlet işlerinde onun da fikrini alarak onu hiç yanından ayırmaz. Kısa sürede Sultan in danışmanı olur. Bunun üzerine lll. Ahmed ona paşa lik unvanını vererek kızı Fatma Sultan ile evlendirir. Muşkara li İbrahim böylece Damat İbrahim Paşa adıyla tarihe geçer. Bununla da kalmaz bir süre sonra Sadrazam olur.
Lale devri nin bu şöhretli, ince ruhlu, akıllı, sanatsever devlet adamı Sadrazam Damat İbrahim Paşa; doğup büyüdüğü, suyunu içip ekmeği ni yediği Muşkara yi unutmaz. Kendi kesesin den cami,medrese,han,imaret yaptırarak kalesi ni yeniler ; yepyeni bir görünüm alan şehrin ismini de o tarihten itibaren değiştirir. Muşkara " Nevşehir" ismini alır.
Pers dilinde"Güzel atlar diyarı" anlamına gelen Kapadokya; Bugün Nevşehir Niğde Aksaray üçgenin de yer alan konumu ile turizm in vazgeçilmez uğrak yerlerin en başında gelmektedir... Ve dahası günümüzde önemli bir arkeolojik kazı sahası içinde; bilinen yeraltı şehirlerinden farklı olarak; Nevşehir kalesi nin de üzerinde bulunduğu, yumuşak tüf tabakalarının oyularak yüzyıllar önce inşa edilen dünya nin en büyük kaya şehri keşfi nin gerçekleşmesi ile Kapadokya yeniden Türkiye turizminin gözdesi olarak her zaman olduğu gibi adını İlk sıraya yazdırmıştır...